Bitlis Eren Üniversitesi Öğretim Üyesi ve Sosyal ve Kültürel Çalışmalar Merkez Müdürümüz Doç. Dr. Adem Palabıyık, Boğaziçi Üniversitesi'nde yaşanan son olaylarla ilgili Ülke TV Genel Yayın Yönetmeni Hasan Öztürk ve Ülke TV Spikeri Hande Koçyiğit'e açıklamalarda bulundu.
Palabıyık'ın yaptığı değerlendirmelerden öne çıkan başlıklar şöyle:
"BEYAZ YAKA İLE MAVİ YAKALILARIN MÜCADELESİ"
TARİH ARİSTOKRATLAR ÇÖPLÜĞÜ... KAYBETME TEDİRGİNLİĞİ YAŞIYORLAR
"GETTOLAŞMA SÜRECİ"
"BEYAZ YAKA İLE MAVİ YAKALILARIN MÜCADELESİ"
Kavramların kullanış biçimi, Boğaziçi'nde protestoya devam eden akademisyenler tarafından çok farklı işletiliyor. Onlara göre, modernleşme ve demokrasi kavramları kendi habitusları, yani kendi alanları içerisinde oluşturulan bir anlam içeriyor. Bu yapılanma kendisini akademik olarak da gösteriyor.
Boğaziçi protestolarının karşıtı bir anti-tez üzerinden kendini inşa ediyor. Bu da sanki beyaz yaka ile mavi yakalıların mücadelesine dönüşmüş gibi. Yani "Biz teoriyi de kuramsal açığı da sizden daha iyi biliriz, bizim alanımıza müdahale etmeyin" endişesi var biraz.
TARİH ARİSTOKRATLAR ÇÖPLÜĞÜ... KAYBETME TEDİRGİNLİĞİ YAŞIYORLAR
Akademiyi kendilerine tekel olarak gören bir yapılanma var. Fakat böyle değil. Eğer bizler, yani Boğaziçi'nin karşısında olan yapılanma, -kendimizi böyle konumlandırmamız gerekiyor- oradaki hocaların kendilerine ürettikleri sınıfsal yapı, teorik düzlem ve demokratik veya modernleşme kavramları üzerinden inşa ettikleri kurumsal dinamik, onların kendilerini oluşturan sınıfsal metaforu da öngörüyor. Dolayısıyla onlar alanlarını kaybetmenin tedirginliğini de yaşıyorlar. Ama zaten tarihin aristokratlar çöplüğü olduğunu söyleyen düşünürlerin yanında tarihin entelektüeller çöplüğü olduğunu söyleyen bazı görüşler var. Seçkinler belirli dönemlerde yükselir, belirli dönemlerde çöker.
"GETTOLAŞMA SÜRECİ"
Ülke TV Genel Yayın Yönetmeni Öztürk ise şunları söyledi:
Modernleşme serüveninde Boğaziçi'nin, Türk demokrasisine katkısı ne kadar sorusu çok değerli. Bana göre yok. Böyle olunca, bizim karşımıza şöyle bir şey çıkıyor: AK Parti sonrası Türkiye'deki demokratikleşme süreci, kurtarılmış bölgelerine; inşa ettikleri kalelerin yıkılma endişesi yüzünden verdikleri tepki üzerine bu işler yaşanıyor.
Bir rektör ataması var. O hocanın oraya atanması ve kanuna uygun bir şekilde atanması Boğaziçililer tarafından tepkiyle karşılanıyor. Peki tepki gösterenlerin argümanı ne? Boğaziçililik... Boğaziçililik nasıl bir şey ki, kanunun-nizamın, hukuk sisteminin üzerinde? "O zaman biz dokunulmazız... Demokrasi, hukuk bizim için geçerli." Beyaz yakalılar olduklarını düşünmüyorum, serbest yakalılar. Gettolaşma süreci bu.